GsAslan - Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz: Perş. Ocak 01, 1970
Toplam Mesajınız: 0


 

AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

Arif, Türkçe dua et de amin diyelim!

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Yazar Mesaj
Muhammed Gülhan

Administrator
Administrator
Muhammed Gülhan

Erkek
Yaş : 33 Kayıt tarihi : 22/08/08 Mesaj Sayısı : 368 Nerden : İstanbul Lakap :

Arif, Türkçe dua et de amin diyelim! Vide
MesajKonu: Arif, Türkçe dua et de amin diyelim!   Arif, Türkçe dua et de amin diyelim! Icon_minitimeCuma Ağus. 22, 2008 6:22 pm

Arif Erdem ile Hakan Ünsal, futbol hayatlarında başlarından geçen ilginç anılarını anlattılar

Türk futbolunun iki yıldızı Arif Erdem ve Hakan Ünsal Dünya Kupası için Güney Kore'den Japonya'ya uçakla giderken yaşanan korku dolu anları hiç unutmuyor. Ağlayan, korkudan bağıran futbolcular. Ve tabii Alpay’ın haykırışı: ‘Arif, Türkçe dua et de amin diyelim’. Olay sırasında Yıldıray’ın gördüğü rüya da oldukça ilginç.

Galatasaray'ın UEFA Kupası'na uzanmasından tutun da A Millî Takımın dünya üçüncülüğünü elde etmesine kadar bir sürü zaferde onların payı vardı. Ve bu sezon ansızın bıraktılar futbolu, hem de arkalarına hiç bakmadan. Türk futbolunun iki başarılı ve efendi ismi Arif Erdem ve Hakan Ünsal'dan bahsediyoruz.

Onca başarıyı yaşayan, yıllardır hep zirvede yer alan ikilinin anlatacağı çok şey olmalıydı. Hakan Ünsal, randevuya vaktinde geldi. Ne de olsa iş hayatına atılmıştı. Arif'in gözünden ise uyku akıyordu. Sadece anılarını anlatmalarını istedik. Gündemden uzak bir röportaj olsun dedik. Galatasaray'ın borç batağında olmasını dahi sormadık onlara. Zaten bıkmışlar yıllardır 'Galatasaray'ın hali ne olacak?' sorularından.

Arif, futbolu bıraktıktan sonra evlendi. Ve yeni hayatın tadını çıkartıyor. Hakan Ünsal iş hayatına atıldı kısa süre içerisinde. Tekstille uğraşıyor bacanağı ile birlikte. Lig TV'den de yorumculuk teklifi aldı. Yakında Galatasaray'ın maçlarını o yorumlayacak bizlere.

Hatıralar… Arif'e Zeytinburnu'ndan başlayalım istersen diyoruz. "O kadar geriye gitmeyelim. Bazı şeyler siliniyor beynimden." diye gülerek cevap veriyor. "Kayıt altına alalım silinmeyenleri" diyoruz. "Zorlama çipi, sondan başlasak olmaz mı?" diye diretiyor. 'Arif rahatına düşkündür.' uyarısıyla araya giriyor Hakan Ünsal.

İlk Fatih Terim ile ilgili bir hatırasını paylaşıyor Arif: "Hangi sezondu hatırlamıyorum ama Fatih hoca sonradan giren oyuncular eğer gol atar, gol pası verir veya penaltı yaptırırlarsa tam prim alacaklar demişti bize. Ben de ilk yarısı 0-0 biten bir maçın ikinci yarısında oyuna girdim. Bir gol attım. Bir penaltı yaptırdım. Maçı 4-1 kazandık. Daha sonra Müfit hoca maç primlerini dağıtıyordu. Sıra bana gelince baktım yarım prim. Ne o Müfit hoca, bu ne dedim. Sen ne zaman girdin diye sordu. 45'te diye cevap verince, işte onun primi bu dedi. Ama Fatih hoca demişti ki diye itiraz etmeye başlayınca tartışmamızı Fatih hoca duydu. 'Müfit sorun ne?' diye bağırdı uzaktan. Müfit hoca Arif yarım prime itiraz ediyor deyince, Fatih hoca bana döndü. Ne oluyor Arif. Hocam dedim siz demediniz mi sonradan girip icraat yapan oyuncu tam prim alacak diye. Bana gülerek, 'İlk onbirde oynayıp da sahada gezdiğin maçlara say.' diye cevap verdi."

Arif'in masayı kahkahaya boğan bu anısının ardından, Fatih hocanın bir diğer talebesi Hakan devreye giriyor. "Oynadığımız bir lig maçının daha ilk yarım saatinde farklı öne geçtik. İlk yarının sonlarında ben kademeye girmekte gecikince gol yedik. Bunun üzerine soyunma odasında Fatih hoca bana niye kademeye geç girdiğimi sordu. Ben de o pozisyonun gol olacağını tahmin etmediğimi söyledim. Terim bana, 'Bu iş tahminle olmaz, kademeye gol olmasın diye girilir zaten Hakan' diye cevabı verdi".

İlk devre 6 kere başlama vuruşu yaptım

Arif ve Hakan Ünsal, Galatasaray'dan kısa süreli ayrıldılar. Arif, İspanya'nın Real Sociadad, Hakan ise İngiltere'nin Blackburn Rovers takımına gitti.

"İspanya maceram arzu ettiğim gibi olmadı. UEFA Kupası'nı kazanan takımdan kalkıp sıradan bir takıma gidiyorsun. Zaten gider gitmez zehirlendim. Sonra sakatlandım. Unutamadığım bir Barcelona maçı var yine de. Barcelona yine bugünkü gibi cambazlar topluluğu. Maça başlama vuruşunu biz yaptık. Ben vardım topun başında. Ondan sonra ilk yarı boyunca 6 kere daha başlama vuruşu yaptım. Çünkü devre 6-0 bitti. Ama bizim takımda topla en çok oynayan, en isabetli paslar veren bendim."

Hakan Ünsal ise, uzun sürmeyen İngiltere macerasının daha yeni bir ev tutma aşamasında bittiğini anlatıyor. "İngiltere hakikaten futbolda bizden her yönüyle çok ileride bir ülke. Orayı çok sevmiştim. Artık ev almaya karar verdiğim günlerdi. Takımda Wrayt diye bir oyuncu vardı. Çok sevimli biriydi. Muhabbetimiz de iyiydi. Benim ev bakmak istediğim yerde oturuyordu. Bana yardımcı olmaya başladı. Tam o sıralar Galatasaray'a dönme işi çıktı. Anlaşma olmadan bir gün önce beraber ev baktık. Ertesi gün Galatasaray'a transferim gerçekleşti. Herkesle vedalaşmaya başlayınca o şoke oldu. 'Şaka yapıyorsun. Daha dün ev bakıyordun. Şimdi nereye' diye bana kızarak hayretle baktı." İkilinin Galatasaray'daki birlikteliği bir hayli eskiye dayanıyor. 95'li yıllardan hatıralarına uzanıyoruz. Takımda Uğur Tütüneker'in olduğu dönemler.

Arif anlatıyor: "Okan, Uğur abi, Hamza, Küçük Hakan hepimiz bir odada kalıyoruz. Bir gün hep beraber Uğur abiye saldırdık. Okan, Hamza, Küçük Hakan onun ayaklarını ve ellerini tuttu. Onu yere yatırdık. Ben üzerine çıktım. Oğlum yapmayın. Bırakın beni diye bağırıyor ama nafile. O bağırıyor ben 'Lan Tütün' diyerek sağlı sollu tokat atıyorum."

Hakan Ünsal devam ediyor. "Tam o sırada Okan'a bir kafa attı. Okan'ın kaşı açıldı. Biz de ne yapacağız, yorulmaya başladık. En sonunda hep beraber bırakıp kaçtık. O Hamza'nın peşine koştu. Hamza tuvalete kapandı. Tam iki saat onu kapıda bekledi. Uğur abi kızdı mı kimseyi tanımazdı.

Uğur Tütüneker ile ilgili anıları o kadar çok ki ikilinin, Arif onu nasıl safdışı bıraktıklarını (!) anlatıyor: "Bir Fenerbahçe maçı öncesi kamptaydık. Yine üzerine çullandık. O kadar ki artık onda hal kalmadı. Ertesi gün maçta ilk onbirdeydi. Onuncu dakikada lifi attı. Yerine ben girdim. Maçtan sonra ona 'Abi nasıl da yedik seni' diye takılmaya başladık."

UEFA Kupası'nın onlar için yeri hiç kuşkusuz apayrı. Ancak iş anı anlatmaya gelince ikisi de birbirine bakıyor. Maçın stresi oldukça büyüktü diyor Arif: "Saat 02.30'da Fatih hoca odamıza geldi. Ben Okan'la kalıyordum. Fatih hoca da stresliydi. 04.00'e kadar bizimle oturdu. Maçın önemini anlattı. Şu an sizin yerinizde olmak isterdim dedi. Sonra gitti. Sabah kahvaltıdan sonra Taffarel, alışverişe gidelim dedi. Fatih hoca izin verdi. Alışverişe gittik. Akşam maçı kazandık. Ne büyük bir başarı elde ettiğimizi üzerinden yıllar geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Öyle bir takım bir daha zor gelir. Herkes sorumluluğunu biliyordu."

Emre bir dönem Okan ve Arif'le aynı evi paylaştı İstanbul'da. Arif'te Emre ile ilgili bir çok anı var haliyle.

"Bir gün Avusturya'da sezon başı kampındayız. Emre'nin tam çıkış zamanı. Herkes onu konuşuyor. İkişerli maç yapıyoruz. Ben Okan'layım. Emre bize rakip. Karşısına çıktım. Bana bacak arası yapmaya kalkıştı. Top ayaklarıma çarpıp yine ona döndü. Sonra Okan pres yaptı ona da bacak arası bırakmaya çalıştı. Sen misin bunu yapan. Bir ben vurdum tekmeyi, bir de Okan. Çocuk yerde. Sonra gitti kenarda ağlamaya başladı. Ama nasıl ağlıyor. Seni bacaksız dedim, adam oldun da bacak arası atmaya kalkıyorsun. Fatih hoca bizi gördü. 'Siz ne yapıyorsunuz böyle. Emanet ettik, öldürün mü dedik' diye bize çıkıştı."

Hakan anlatıyor: "Bir maç öncesi kamptayız. Fatih hoca maç toplantısı yaptı. 15 dakika sonra maça gideceğiz. Emre bir Türk kahvesi istedi. O aralar biz üzerine gidiyoruz. Havaya girmesin diye. 'Sen kaç yaşındasın da kahve istiyorsun.' dedim. 'Ya Hakan abi ben Zeytinburnu'ndan beri kahve içiyorum.' cevabını verdi. Ben de yine 'sevmişim'(!). Emre öbür odaya gitti ağlamaya başladı. Sonra geldi özür diledi. Bunu herkes yapmaz."

O çok karakterli bir oyuncu diye sözü alıyor Arif: "Galatasaray'da banko oynuyor. Büyük alaka gösteriliyor kendisine. Ama görsen kampta bizim hizmetçimiz adeta. Şunu getir, bunu getir diyoruz hep. Çocuk bir gün aman be demedi bize. Bir siyaha boyamadığımız kalmıştı onu. Ona yaptığımızı kendi evladımıza yapsak babalıktan siler bizi valla. Ama şu bir gerçek ki biz hep onun iyiliğini istedik. Onu gerçekten seviyoruz."

Ve Dünya Kupası. "Orada korkunç anılarımız var." diyor Arif. Şu an belki de röportaj yapamayacaktık diye onu destekliyor Hakan Ünsal. Ve adeta soluksuz anlatıyorlar Güney Kore'den Japonya'ya gidişlerinde başlarına gelen o unutulmaz uçağın irtifa kaybetmesi anını: "Bulutun içerisindeydik. Ne kadar sürdü, 1 dakika mı, 5 dakika mı bilmiyoruz."

Yıldıray’ın garip rüyası...

Arif alıyor sözü: "Ben zaten uçaktan korkuyordum. Hakan Ünsal sol tarafımda, iki sıra önümdeydi. Yanımda Abdullah vardı. Lavaboya gidecekti. Tam o esnada kemer ikaz ışıkları yandı. 'Otur Apo' dedim. Dinlemedi. 'Bir şey olmaz' diyerek kemerini çözdü. Tam ayağa kalktı o an uçak sanki bir yere vurdu. 'Allah' dedim. Öyle bir bağırdım ki. Uçakta herkes bağırıyor. Uçak hızlanmaya başladı. Garip sesler geliyor dışardan. Ben Arapça dua okuyorum sesli bir şekilde. Alpay arkadan ağlamaklı sesle, 'Arif, Türkçe söyle lan biz de amin diyelim.' diye yalvarıyor. Sol tarafımda Kaptan Bülent ve Tayfur nasıl ağlıyorlar. Çatır çatır sesler geliyor. Kaptan pilotta ses yok. Okan uyuyordu o esnada. Tam olay anında uyandı. Herkese gülücükler dağıtıyor ama bir baktı hepimizin yüzü bembeyaz. Rüyasında Büyük Çekmece'den uçakla Florya'ya gittiğini ama uçağın hep alçak uçtuğunu görüyor o an. Yıldıray da uyuyordu. O da uyandı. O da rüya görüyordu. Uçak düşüyormuş rüyasında. Ama beyaz sakallı biri geliyor, uçağın önünü kaldırıyor. Ergün abi de uçağa binmeden önce rüyasında uçağın düştüğünü görüyor. Dişleri de ağzından dökülüyor rüyasında."

Sonra ne oldu biliyor musun diye sözü alıyor K.Hakan: "Otobüse bindik. Kimsede çıt yok. Derken otele girdik. Otel korku filmlerindeki gibi. Hava sisliydi zaten. Altı yedi kişi hep beraber dolaşıyoruz. Odaya çıktık. Otelin penceresini açtık, karşıda dev bir Buda heykeli. Gözlerinden de kırmızı ışık saçıyor etrafa. Sislerin arasından garip bir şekil almış o haldeki heykeli görünce içimizden biri, "Oğlum biz öldük mü lan" diye sordu.

Ümit Davala'nın saç modeli Hakan Ünsal'dan

Dünya Kupası hoş anılarla dolu. Kampın 52 gün sürdüğünü düşünürsek. Haliyle bu uzun kampta futbolcuların saçları da uzuyor. Kafilede aşçı var, ancak berber yok. Kafilenin berberinin Hakan Ünsal olduğunu öğreniyoruz. Arif anlatıyor: "Benim saçlar kıvırcık. Bayağı büyüdü. Bonus gibi olmaya başladı. Küçük dedim. Gel kes şunları. O kadar güzel kesti ki."

Hakan Ünsal devam ediyor: "Arif'ten sonra 5-6 kişinin daha saçını kestim. Ama en ilginci Ümit Davala'nın saçlarıydı. Ümit yanıma geldi. 'Ne yapalım bunları?' diye sordu. 'Değişik bir imaj yapalım. İlk önce kenarları düzleyelim, ortada saç kalsın' dedim. Kestik ama beğenmedik. Sonra uçlarını arkaya doğru sivrilttik. Ortaya o şekil çıktı. Çok da güzel oldu."

Şenol Güneş ile ilgili anı istiyoruz ikiliden, Arif anlatıyor: "Bir gün çift kale yapıyoruz. Hepimiz öyle bir gaza geldik ki. Sanki maç oynuyoruz. Şenol hoca da bağırıyor. Ama kimse onu duymuyor. En son topu tuttu hoca. 'Az bekle, az bekle' diyerek. Ancak top elinde yine, 'Az bekle az bekle' diye bağırıyor. 'Burada ne konuşacaktım' diye söylendi. Meğer bize taktik verecekmiş."

A Milli Takım, 2000 Avrupa Şampiyonası'nda ise bildiğimiz gibi çeyrek final oynamıştı. Takımın o zamanki hocası da Mustafa Denizli'ydi. Söz Arif'te: "Portekiz'le çeyrek final maçı oynuyoruz. İlk yarıda ben penaltı kaçırdım. Alpay kırmızı kart gördü. Soyunma odasına girdik. Alpay fırça yiyeceğini bildiği için direkt lavaboya kaçtı. Hakan Şükür başına havluyu kapatmış vaziyette oturuyor. Hoca içeri girer girmez ona doğru yöneldi, 'Ulan geri…ulan…ben sana demedim mi adama vurma diye. Niye vurdun, niye kart gördün.' diye kızıyor. Hakan başından havluyu kaldırdı. 'Hoca ne oluyor ya' deyince, Mustafa hoca şok. 'Nerde, nerde Alpay nerde' diye bağırmaya başladı."

'Hocam, görünmez kaza'

Bugünlerde İran'ın Pas takımını çalıştıran Denizli ile ilgili bir başka hatıra da Hakan Ünsal'dan: "Otobüsle bir maça gidiyoruz. En arkada bazı arkadaşlar kağıt oynuyor. Mustafa hoca da oraya geldi. Sırtı otobüsün önüne dönük. Hemen karşısında Fatih Akyel oturuyor. Fatih aniden ayağa kalktı. 'Ooo, kazaya bak, kazaya bak' diye bağırmaya başladı. Mustafa hoca aniden geriye döndü. 'Nerde oğlum, ne kazası' diye. Fatih muzip bir şekilde, 'Hocam görünmez kaza.' diye cevap verdi."

Şimdi de Lucescu ile ilgili hatıralarını dinliyoruz ikiliden: Önce her zamanki gibi Arif anlatıyor: "Nantes maçı oynuyoruz Şampiyonlar Ligi'nde. Sergen'in golüyle kazandığımız maç. 70'lerde hoca beni dışarı aldı. Ben söylene söylene kulübeye geldim. Oturdum yine söyleniyorum. Baktım Luce Türkçe bir şey anlamıyor ve hiç tepki vermiyor. İngilizce ne biliyorsam söylenmeye devam ettim. En son dayanamadı döndü bana, 'Seni Diyarbakır'a göndereceğim' dedi. Maç bittikten sonra odasına gittim, özür diledim. 'Sen benim oğlumsun' diye Türkçe konuşmaz mı?"

K. Hakan ekliyor: "UEFA'yı aldık, Süper Kupa'yı aldık. Ardından da ligde ilk maça çıkacağız. Rakip Erzurum. Deplasmandayız. Lucescu yeni gelmiş, fazla da tanımıyoruz. Hepimizdeki güveni bir düşünün. Kim olsa duman ederiz o an. Ama Lucescu bize Erzurum'u bir anlatmaya başladı. Sağdaki şöyle oynuyor, soldaki içeri girer, ortalar. Biz hepimiz birbirimize bakmaya başladık. Öyle bir anlatıyor ki, sanki Erzurum değil Milan. Adamları tanıyoruz, Erzurum işte. Ama biz korkmaya başladık. Acaba bilmediğimiz oyuncular mı aldı bunlar diye. Sonradan gördük ki Lucescu her rakibi aynı şekilde ciddiye alıyordu."

Son anıyı Arif'ten alıyoruz. "Alman Teknik direktör Safting, Kocaelispor'un başında iken onlarla Türkiye Kupası'nda yarı final maçı oynadık. O karşılaşmada hakem benim ceza alanı içinde düşmeme penaltı verdi. Bu karara kızan Saftig, kenarda çılgına döndü. Hoca ne hikmettir bir sezon sonra da Galatasaray'ın başına geldi. Sezon açılış maçı oynuyoruz. Bizden biri ceza alanı içinde kendisini yere bıraktı. Saftig, kenardan bana bağırdı. 'Arif, bak senin gibi atıyor kendini'."

ARİF ERDEM KİMDİR?

1973 yılında dünyaya geldi. Futbola Z.Burnu Yeşil İlgazspor'da başladı. 1989 yılında Z.Burnuspor'a transfer oldu. Bir yıl bu takımda oynadıktan sonra G.Saray'a geçti. 18 yaşında Ali Sami Yen Stadı’na ayak basan Arif, UEFA Kupası kadrosunda yer aldı.

2000-2001 sezonunda İspanya'nın Real Sociedad takımına giden Arif, bir yıl sonra yeniden G.Saray'a döndü. 2001-2002 sezonunda gol kralı oldu. 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olan A Millî Takım kadrosunda yer aldı. Arif bu sezon başında futbolu bıraktığını açıkladı.

HAKAN ÜNSAL KİMDİR?

1973'te İzmir'de doğdu. Futbola Sinop Ayancık Gençlikspor'da başlayan Hakan, 1991 yılında İstanbul 1. Amatör Ligi takımlarından Emlak Bankası Eyüpspor'a transfer oldu. 2 sezon bu takımın formasını giyen Hakan, 1993 yılında Karabük'e geçti. Bir sezon sonra ise G.Saray'a transfer oldu.

Galatasaray'ın UEFA Kupası’nı ve Süper Kupa'yı kazanan kadrosu ile A Millî Takım'ın üçüncü olduğu 2002 Dünya Kupası kadrosunda yer aldı. 2002 yılında İngiltere'nin B.Rovers takımına giden Hakan Ünsal, bir yıl sonra yeniden yuvaya döndü.. Bu sezon kısa bir süre Ç.Rizespor forması giyen Hakan, devre arası futbolu bırakma kararı aldı.

Kaynak: Aksiyon
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://cimbom.all-up.com

Arif, Türkçe dua et de amin diyelim!

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
GsAslan - Forum :: Galatasaray Forumlarımız :: Galatasaray Tarihi - Unutulmayanlar -